Etiketler

17 Ağustos 2014 Pazar

Hayat Denen...

Hayat bazen çok şaşırtıcı, çok değişik. Ama öyle olduğunda çok güzel. Son bir kaç aydır (tam olarak mart ortası ve özellikle nisan sonundan bu yana) çok sürprizli. Çok büyük değişimler yaşıyorum. Her biri bir öncekinden daha şaşırtıcı daha umut dolu oluyor. Oturup dakikalarca şükrediyorum. Şimdilik bunlardan bahsedemiyorum. Bir kısmını anlatmamam gerekiyor. Anlatabileceklerimden bahsetsem o zaman bir şeyler eksik kalacak. O yüzden ertelemek zorundayım. Sanıyorum bir ay içinde hemen hemen her şey belli olacak. Ne olursa olsun bu olanların üzerimdeki en büyük etkisi kendime yeniden güvenir olmam oldu. Uzun zamandır kendime olan inancımı yitirmişim, öyle bir boşluğun içinde yaşıyormuşum. Bütün bunlar şimdi değişti. Hepsini anlatacağım. İlgilenip ilgilenmediğinizden değil. Çünkü örnek olabileceğini biliyorum. Benim durumumda olan herkes için. Kısacası hayat bu ara güzel. Hep güzeldi eminim. Ama ben yeni yeni görmeye başladım...



Ay bir de hayat Tarçıncımla güzel..

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Çagrısımlar..



Ben bu sabah pek keyifli sayılmam. Ben bu sabah geleceğimden kaygılıyım. Ben bu sabah, bir kadın olarak, özgürlüklerimin elimden kayıp gideceği duygusundan kurtulamıyorum. Ama ben bu sabah bu ülkeyi her zamankinden daha fazla seviyorum. Ve ben henüz vazgeçmeye hazır değilim. Haydi kalkın tası tarağı toplayıp terkedelim buraları diyenlerle empati kurabiliyorum ama vazgeçebilmek benim harcım değil. O yüzden bu sabah daha sıkı çalışıyorum. Bu sabah Hüsnü Arkan'ın  Mino'nun Siyah Gülü kitabındaki kadın karakter Münevver'i düşünüyorum ve tabii ki bu şarkıyı dinliyorum..









Sıradan bir kadın gibi yaşamaya çalıştı, ama bazı kadınlar sıradan bir hayat yaşayamaz. Herkesin geçtiği yollarda yürümeye çalıştı, ama bazı kadınların ayakları yolda yürümeye müsait değildir.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Pazartesi Değil o Pazar Sendromu!!

Pazartesileri sever misiniz? Ben severim. Benim derdim Pazar. Pazar sendromu yaşarım ilkokula başladığım günden beri. Oysa ne güzeldir Cuma, Cumartesi. Size uzun uzun uyumalar (yetişkinlikte elbet), gezmeler, kafa dinlemeler vadeder. Aman o ödevi de bugün yapmayayımlar, sokakta oyunlar, ütüleri umursamamalar, pasaklı paspal ev içinde gezmeler, saç baş dağıtmalar vadeder. Ama sonunda Pazar gelir. Göğüs bölgesine bir öküz oturur, midede hafif burulmalar başlar. Yapılacak ödevler, ev işleri, ütüler, toparlanma gerekliliği, pazar banyoları, tırnak kesmeler, yetişkinlikte manikür pedikürler, sabah erken uyanacak olmanın stresi gelir çöreklenir. Yani 7'den 70'e eğer okul, iş vs. sahibi iseniz pazar akşamı oldu mu içiniz kararır da kararır. Pazartesi sabahı da hiçbir şey kalmaz. Olan olmuştur nasılsa. Bir kere uyandın mı oh!!! Gün nasılsa geçip gider. Bu pazartesi benim korkunç bir baş ağrım var. Uykusuzluktan mütevellit olsa gerek. Klimayı açamıyorum, ama açmasam yanıyorum. Okunacak makalelerimle bakışıyorum, bakışmak yetmiyor elbet. Bu pazartesi hayat benim için bir tık daha zor. 


Bu arada 3 haftadır her hafta sonu bir kelebek ağırlıyorum evde misafir gibi. Genel de Cumartesi gecesi gelip ertesi güne kalıyorlar. Güç bela dışarı yolluyorum. Kısacık ömürlerini benim evimde geçirme takıntılarının nedenini çözmek mümkün değil. Halbuki dışarıda güneş, mis gibi bir hava ve çiçekler var. İşte son 3 haftamın kelebekleri. 







Bu da benim minik kelebeğim işte. Böceğim.. Akşam olsa da oyun oynamaya çıksak:) Hadi bitsin artık bugün..



24 Temmuz 2014 Perşembe

Çok Gezen mi?, Çok Okuyan mı?

Her sene olduğu gibi bu sene de 1 Ocak'ta kendime yıllık bir okuma hedefi koydum. Her sene bir öncekinden daha fazla okumaya heves ettiğimden sayıyı da sürekli arttırıyorum. Bu sene hedefim 96 kitap. Şu anda 62 kitap okumuş durumdayım.  Tabii bunu taneyle ölçmek saçma geliyor birçoğunuza biliyorum. Okuduğunuz kitap sayısından daha önemli olan içeriği, niteliği elbet. Ya da bir kısmınız 100'er sayfalık kitaplarla da doldurulabilir bu sayı diye düşünüyor. Hepsi doğru. Ama bu hedefin tek bir amacı var. O da kendimi gaza getirmek. Her bitirdiğim kitapla hedefime ne kadar yaklaştığımı görmek koşa koşa yeni bir kitabın sayfasını açmamı sağlıyor. Yoksa çok ıvır zıvır okuduğum da oluyor. Ama bu benim için hiç önemli değil. Ben sadece keyif için okuyorum. Mesela siz romantik bir komedi filmi izliyorsunuz ya ben onun yerine chic-lit okuyorum gibi gibi. 

Okuduğum kitapları yorumlamak isterdim ama 62 kitabı burada tek tek anlatmam mümkün değil. Şu an için de sadece bir kitap blogu olmayı hedeflemiyorum. O nedenle bundan sonrakilerden bahsederiz nasılsa diyerek sadece isimlerini anıp geçeceğim. 

1- Kenneth J. Harvey / Soluksuz Kalan Kasaba (ıı-ıhh okumayın)

2- Bence bir okumayın daha Limon Yapraklarının Kokusu.




3-


4-


5-


6-Murat Menteş / Ruhi Mücerret


7- Çevirisi çok kötü Yazım hataları öldürücü. Bunlara dayanabilirseniz kitap çok çok eğlenceli.


8-Ferzan Özpetek / İstanbul Kırmızısı (Ne okudum ki ben şimdi dedirten hiçbir yere gitmeyen kitap)


9- Mmmmmmmh (kitaba mmmhh)

10-Araya çocuk kitabı sokuşturmazsam olmaz. 


11- Bu kadının bütün kitaplarını okumaya karar verdim. Akıcı da. Entrikaya boğulmak için birebir. 

12- 


13- Bu adam da ne yazsa okurum. Benim için adeta bir Tess. (Gerritsen olan)

14- George R. R. Martin / Taht Oyunları Kılıçların Fırtınası Kısım I. Diziyi izlemiyorum. Kitaba ölürüm.

15-


16-

17- Cuma akşamlarının vazgeçilmezi


18-Trevanian / Hesaplaşma

19- Murat Menteş / Dublörün Dilemması

20-Yılmaz Karakoyunlu / Salkım Hanım'ın Taneleri

21- Herkes okusun yahu.


22- Dean Koontz / Kehanet

23- Trevaian / İnfazcı

24-Lafcadio Hearn / Kvaidan

25- Jedediah Berry / Hafiyenin El Kitabı (Inception filmini sevdiyseniz bunu da seversiniz)

26- Jane Green / Diğer Kadın

27-Ahmet Ümit / Agatha'nın Anahtarı

28- Charles Dickens / Perili Ev

29- Zülfü Livaneli / Son Ada

30- Erdal Güven / Japonuma Laf Söyletmem Arkadaş

31-William Golding / Sineklerin Tanrısı (Okumakta çok geç kalmışım. Siz daha fazla gecikmeyin, okumadıysanız tabii)

32- S.J. Bolton'da yeni tanıştığım yazarlardan. Dilimize çevrilmiş 3 kitabını da okudum. Daha da okurum.


33- Katherine Mansfield / Bahçe Partisi. Virginia Woolf pek sevmiyordu kendisini değil mi? Ben basit bir okur olarak çok beğendim. 

34- Frederique Molay / 7. Kadın

35- Hande Altaylı / Kahperengi

36- Dan Brown / Da vinci Şifresi. Özel basım serisini aldım da. Ansiklopedi gibiler. Resimler vs. çok güzel. Ondan yeniden okuyorum. 

37-Ahmet Ümit / Ninatta'nın Bileziği

38- Onur Gökşen / Allah Belanı Versin Brokoli (Vermesin çok seviyorum ben. Bu adam da komik değil. Diğer kitaplarını bilemiyorum ama buna hiç gerek yok)

39- Richard Bach / Hipnozcu

40- Italo Svevo / Hayat İşte

41- Hüsnü Arkan / Mino'nun Siyah Gülü. (Başladığım gibi aynı gün bitirdim. Ahhh Münevver)

42- Leigh Bardugo / Gölge ve Kemik (İkincisi de geldi. Fantastik.. İyi ama)

43- Rita Falk / Kış Patatesi Köftesi

44- Bret Easton Ellis / Amerikan Sapığı. Hakkında söylenecek çok şey var. Filmi izlediniz mi? Filmi izleyin, kitabı okumayın. Okuduğum dönemde paranoyak oldum. Vahşet ama saf, katıksız vahşet. Otur üstünde sayfalarca inceleme yazısı yaz. Daha beteri kütüphanemi karıştırırken yazarın başka bir kitabını buldum. Sahaftan almışım vaktiyle. Bakışıyoruz şimdi arada. 

45- Lauren Weisberger / Şeytan Marka Giyer. Filmi izle, kitabı okuma. Eğlenceli olması gerekmiyor muydu acaba? Değil, hatta sıkıcı kere sıkıcı.

46- Ekin Atalar / Selindrella, Acilen Evlenmem Lazım. Ahhhhh Türk kızının Sofi'si Ekin Atalar. Tek farkla. Ondan daha iyi. Bütün kitaplarını okudum. Zaten 3 tanecik. Sakın sakın dışarıda okumayın. Rezil oluyorsunuz. Hunharca güldürüyor. Okuyun okuyun (erkekler üzerinde işe yaramaz, erkekler okumasın:))

47- Ekin Atalar / Selindrella

48-Philippa Gregory / Boleyn Mirası

49- Philippa Gregory Mahkum Prenses

50- Philippa Gregory / Kraliçenin Soytarısı

51- Mary Shely / Frankenstein 

52- Markus Zusak / HİÇ Kimse Sıradan Değildir

53- Andre Gide / Theseus

54- Elif Şafak / İskender

55- Zadie Smith / Güzelliğe Dair

56- S. J. Bolton / Zehir

57-

58- Ahmet Ümit / Şeytan Ayrıntıda Gizlidir.

59- Nicholas Seare / 1339 Ya da Öyle Bir Yıl

60- Nicholas Seare / Kaba Saba Masallar. Bu iki kitabı da öneriyorum. Nicholas Seare bildiğimiz Trevanian. Trevanian da Trevanian değil ya neyse. O kadar komik o kadar güzel.



61- Mehmet Murat Somer / Pembe Tütülü Amiral (Neeeeeyyyy?!!!! :)))

veeeeee

62-

22 Temmuz 2014 Salı

TASINDIK!!

Blogumuz taşınmıştır arkadaşlar. Uzun süredir sessiz kalışım ondan. Taşınma işlemleri, yerleşme kolay değil tabii. Noldu da ayrıldım eski blogumdan diye bilmem merak ediyor musunuz? Hadi etmiyorsanız da ben biraz bahsedeyim.

Anlatması güç. Güç değil de nereden başlasam bilemiyorum. Aslında şunun gibi bir şey. Uzun zamandır ev sahibim bana "çık evimden" diyormuş. "Çık oğlum gelecek"." Bana ne" diyormuşum. Ama o ısrarcı tabii. "çık" diyormuş "çık, artık seni istemiyorum". Bense inatçı tabii. Bırakır mıyım hiç. Bırakmamışım. Bu arada evin her yeri dökülmeye başlamış. Çatı su akıtmış, altına kova koymuş öyle idare etmişim. Duvarlar rutubet yapmış, geçici çözüm diye boyamış durmuşum. Ve bunların beni nasıl yıprattığını farketmemişim. Ya da farketmişim de çözüm bulmak çok zor gelmiş. Bunca zaman dayandım bunca pisliğine, bırakamam burayı demişim. Halbuki bırakmak çok çok daha güzelmiş. Olmadığı anda vazgeçmek zayıflık değil gerçek güçmüş. Çünkü buna cesaret etmek öyle kolay bir iş değilmiş. Vazgeçmek, seni yoran üzen her şeyi geride bırakıp yeni bir sayfa açabilmek. Hem korkutucu hem rahatlatıcı. Hem mutluluk verici hem endişeli.  Ama nihayetinde hem en doğrusu hem en güzeli. 

Hayatımda bana göre büyük sayılan değişiklikler oldu, oluyor, olacak. Ben artık buradayım. Bu ilk yazıma en sevdiğim yazarlardan biri olan Yaşar Kemal'in en sevdiğim kitabından en sevdiğim cümlelerle son vermek istiyorum. Yeter ki her sabah günle birlikte doğmayı isteyelim.

Biz insanoğluyuz, doğumdan ölüme kadar başımızdan geçmeyen kalmaz. Yalnız şunu bil ki kardeş, insanoğlu her gün anasından terütaze doğmuş gibi bir kez daha doğar, her gün doğan güneşle birlikte. Yeter ki her sabah günle birlikte doğmayı isteyelim. Bütün suçlardan, kötülüklerden, pisliklerden arınarak pirüpak oluruz. İnsan kendi kendini arındırdığında kendi kendini bağışlar. İşte o zaman insan yeniden doğar pirüpak olur.”
(Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana/ Yaşar KEMAL)



Bu fotoğraf da bazı şeyler ne kadar değişse de özünde aynı kalması gerekenlerin değişmediğinin kanıtı olsun :)